6 Ocak 2012 Cuma

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” midir?

Modernizm”e göre evet, değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi… Günümüz “modern” insanı ise kesinlikle buna tabi olmalı bu görüşe göre… Çağın gerisinde kalmamak lazım ne de olsa…Değişmek zorundayız, değişime ayak uydurmak, boyun eğmek zorundayız. Vücudumuzu, ruhumuzu, kendimizi şekilden şekile sokmak zorundayız. Her ne kadar görmezden gelsek de o, karşımıza çıkacak, yolumuzu kesecek ve biz “modern” olduğumuz için değişeceğiz kendimizden bin bir parçayı yok ederek… “Diğerleri” gibi olacağız, olmak zorundayız, diyorum ya gönüllü esaret bu…
Değişimi reddediyorum… Olagelene bırakıyorum kendimi… Çağdışı, gerikafalı vb. gibi etiketlemelere de itirazım yok!.. Eğer değişim beni şekilden şekile sokup tüm gücümü bitirecekse, beni kendime yabancılaştıracaksa ben, “çağdışı” olmak istiyorum… Şu gişe rekorları kıran, en çok izlenen bu konu ilgili filmlerde, en çok okunan kişisel değişim kitaplarında anlatılanları hayatına uygulayıp, şu ünlü Hindistan’a, Bali’ye gidip aslında alışılagelmişleri tekrarlayıp kaç kişi hayatını değiştirmiş, mutluluğu yakalamıştır? Sizi bilmem ama ben hiç rastlamadım böylelikle mutluluğunu yakalamış kişilere … Dönüp dolaştığı, sevgi, huzur, aşk sandığı şey aynı şey değil midir?

Nedir mutluluk? Sevdiklerinle içtiğin bir bardak çay, güzel bir pazar kahvaltısı kimine göre ardından bir Türk kahvesi, sıcak bir sohbet, ılık bir rüzgar, hoş bir müzik, sevgilinin nazarı… Bunlardan daha ötesi var mı? Değiştirebilir miyiz bunu, bunları?.. Kendimizi soyutlayabilir miyiz bunlardan?.. Mutluluk çok çok uzaklarda, Kaf Dağı’nın ardında, bambaşka yerlerde değil! Yanıbaşımızda aslında… Fakat o mutluluğu gözümüzde o kadar allayıp pullamış yüceltmiş, o kadar ulu yerlere oturmuşuz ki yanıbaşımızdakini bu hayale uyduramamış, onu tanıyamaz olmuşuz…
_besteozhan_

2 yorum: